20 Mayıs 2016 Cuma

Duygularımızın Esiri Oluyoruz

Sıradanlaşıyoruz arkadaş sıradanlaşıyoruz. Bize bahşedilen en nadide şeyi fikirlerimizi sığlaştırıyoruz. Uyuyoruz, uyanıyoruz, okulumuza, işimize gidiyoruz, yemek yiyoruz, sohbet ediyoruz ve tekrar uyuyoruz.
Aslında bahsedeceklerim bunlara yakın ama tam da bunlar değildi. Evet, sıradanlaşıyoruz, sığlaşıyoruz derken hayatımızda karşılaştığımız olaylara karşı verdiğimiz refleksler de kritik sapmalar yaşamaya başlıyoruz. Üzülmemiz gereken şeylere üzülemiyoruz ya da sevinmemiz gereken şeyler bize normalmiş gibi geliyor. Tabii bunların aksini de düşünebiliriz. Kendimizi o kadar bastırıyoruz ki sıradan karşılanabilecek bir olaya dağlar kadar tepkiler veriyoruz. Ne olduk biz yahu, defolu bir robota döndük iyice.
Tıp ya da psikoloji dallarında vardır bunlara da koyulmuş isimler. Bunlara çok girmek istemiyorum. Yedi Güzel Adam diye bir dizi vardı, orada Cahit Zarifoğlu’ndan bir kesit düşürdü aklıma şu meseleyi. İnsan bastırdığı duyguların esiri olur diyordu. Acını yaşa, öfkeni yaşa ama kendini bastırma sözü hala kulaklarımda.
Bir şeylere kırılıyoruz ama sesimizi çıkarmıyoruz, tuz buz olana kadar da çıt çıkarmıyoruz. Sonra en ufak bir şeyde karartıyoruz gözümüzü. Olmayacak tepkiler veriyoruz karşımızdakine. O kadar derinden yaralıyoruz ki kapanmayacak yaralar açıyoruz karşımızdakine.

Her şeyi zamanında yaşayalım. Sevincimizi, hüznümüzü, öfkemizi... Çünkü zaman aksini kabul etmiyor. Hakimi olamayacağınız şeylerin esiri de olmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder